Son kullanıcıların en çok muhatap olduğu çeviri türü için, film çevirileri demek sanırız yanlış olmaz. Film çevirmenleri, genelde en çok eleştiri bombardımanına tutulan çevirmenlerdir. Çünkü izleyici sadece filmden aldığı zevke ve anlam bütünlüğüne dikkat eder.
Oysaki ciddi kanal ve dijital platformlarda seyircinin bilmediği ama çevirmenin uyması gereken pek çok kural vardır. Bu kurallara uygun yapılan çeviriler de izleyen açısından zaman zaman beklenen keyfi vermez. Örneğin; pek çok filmde Afrikalı Amerikalıların kullandığı “my man-adamım” hitabı Türkçede kullanılmamasına rağmen, filmler sayesinde dilimize girmiştir. Oysa günlük dilimizde kullandığımız “oğlum” kelimesi buraya gayet uygun olsa da çeviri firmaları böyle yerel deyimlere izin vermez.
Orijinale bağlı kalmak çok önemli bir adım olacaktır. Esprilere dikkat edilmelidir.
Pek çok filmde kelime oyunlarıyla yapılan espriler çevirmeni en zorlayan bölümlerdir. Çünkü Orijinal dilde tek harf değiştirilerek yapılan espri, Türkçe karşılığında iki kelime birbirinden tamamen farklı olduğu için hiçbir şey ifade etmez.
Yine izleyicinin bilmediği veya umursamadığı bir diğer kural da her satırda kullanılabilecek karakter sayısındaki sınırdır. Her satır belli karakterden oluşacağı gibi, ekrana tek seferde yazılabilecek satır sayısı da ikiden uzun olamaz. Aynı şekilde satırların uzunlukları birbiriyle eşit olmalı ve kelime tamlamaları aynı satırda yer almalıdır. Mesela; “dolambaçlı patika” yazarken, kelimelerden biri altta, biri üstte olamaz.
Hedef ve Kaynak Dillerin Uyumu çevirinin kusursuz olması açısından oldukça önemlidir.
Türkçe dil kurgusu, Anglosakson dillerinin tam tersidir ve bizde cümlenin başında kullanılan öğeler, çoğu dilde en sonda kullanılmaktadır. Bu da demek oluyor ki, cümlenin sonunu dinlemeden, Türkçe ne demek istediklerini anlayamaz ve çeviremeyiz. Bu durum özellikle uzun cümlelerin çevirisinde altyazı çevirmenlerinin başına büyük iş açmaktadır. Üç ayrı satıra bölünmüş bir cümleyi, altyazıya geçirirken cümlenin sonundan başlayarak anlamlı bir hale getirmek gerekir ki, cümle devrik olmasın.
Satır başına düşen karakter sayısındaki sınırlamadan dolayı bir cümleyi çevirirken anlamı tam olarak yansıtacak Türkçe karşılık olsa da, çevirmenler çoğu zaman aynı ya da yakın anlamı verecek daha kısa çözümler aramak zorunda kalır. Bu durumdan habersiz izleyici de ekran başında hayıflanır.
Film çevirisinde en önemli etmenlerden biri de çevirmenin o dile gerçekten hâkim olması ve/veya mümkünse o dilin konuşulduğu bir ülkede yaşamış olmasıdır. Çünkü günlük konuşma dilinde bir ülkenin adetlerine, deyimlerine aşina değilseniz, çeviride komik karşılıklar çıkabilir. Mesela; ‘Venetian blinds’ın panjur olduğunu bilmeyen bir çevirmenin bunu ‘Venedikli körler’ diye çevirdiği bir filmde izleyici tamamen olaydan ve konudan kopabilir. Ya da bir Amerikalı çocuğunu ‘pumkin’ diye severken, Türkçeye birebir çevrilirse, ortaya balkabağım diye olmadık bir sevgi sözcüğü çıkar.
Filmlerde karakterin rolüne göre argo da çok sık karşımıza çıkar. Filmin ve karakterin özünü yansıtması açısından argo sözcüklerin de dozunda çevrilmesi ve Türkçede kullanılan benzerleriyle yazılması idealidir.
Film çevirisi, hem filmin diline hem Türkçeye hâkim, kalemi güçlü, zekâsı keskin ve biraz da filmin konusuna hâkim bir çevirmenin elinden çıkmışsa tadından izlemeye doyulmaz.